KENDİ AGLETİNDE YAŞAMAK

    
            
            
             Evin küçük arka bahçesinde yaz günü bir çocuğun burnunda anlam bulan, güneşin ısıttığı ve yaprağından kopartılmamış çilek kokusu... Çocuğun ısırdığında ağzında yayılan bir tutam haz.. Sol tarafındaysa bahçenin; bir erik ağacı kısa fakat heybetli. Yılları geçirmiş ancak hâlâ güçlü kendi çapında. Bir kedi seviliyor bahçede, bir gözü maviye diğeri yeşile çalık. Mutlu, emin, huzurlu ve tatminkâr. Belli ki öğrenmiş ezelden kendi agletinde mutlu olmayı... Hayatının geri kalan bir ömürlük döneminde de kendi agletinde mutlu olabildiği ölçüde tatmin olabilecek. ''Aglet nedir ya?''  diye merak edip araştırma yapmanıza gerek yok çünkü bu bizim salladığımız bir kavram, Dadaizm gibi... :)
            Kendi agletinde yaşamak'tan kasıt kendi agletinizde mutlu olabilmenizdir. Kendi agletinizde mutlu olabilmeniz ise; her daim, her konuda sizden daha iyi bir şeyin, daha iyi birinin varlığından haberdar yaşayarak sadece ve sadece kendi mükemmellik sınırlarınıza ulaştığınızda huzurlu olabilmeyi içselleştirebilmenizdir. 
            Hırs; bu konuda aynı motivasyon gibidir. Fazlalaşırsa sizi yakar ama az olursa da o işi yapabilmek için yeteri kadar enerji hissetmezsiniz. Öyle ki sizi iki uç nokta tükenmişlik ve ümitsizliğe sevk edecektir.  Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde bahsettiği kendini gerçekleştirme aşamasının birer yolcusu olduğumuzu düşünürsek, bu hırsı dengeli bir şekilde yönetebildiğimizde merdivenlerden tırmanabildiğimizin farkına varırız. Bu konu için kendini gerçekleştirmek demek bir konuda her şeyden, herkesten iyi olmak demek değildir. Zira böyle bu böyle olsaydı dünyadaki her şeyden iyi olsanız dahi huzurlu olamazdınız. Çünkü her zaman her durumda ''sizden daha iyi bir siz''in var olduğunu düşünüp mutsuz olacaktınız. İşte bu yüzden ''Kendi agletinizde yaşamak'' bu hırs hiyerarşisine hakkıyla hükmedebilmektir. 
          Sürecin en başında ''Hırsı yanlış kulvarlarda koşturarak'' yanlışını yapıyoruz. Mesela ''Her şeyde en iyi, en mükemmel ben olmalıyım!'' fikrini dedirtiliyoruz. Erikson'un psikososyal gelişim dönemlerinden ilkokul çağına denk gelen yeri milat belirleyerek duruma bir örnek hikaye oluşturmak gerekirse bir çocuk hayal etmenizi istemeliyim sanırım. Çocuklar bu dönemde başarı odaklı yaşarlar. Başarı bu dönemde arkadaşlarının saygısını kazanıp oyunlarına dahil olma uğruna 'oyunda başarı'; büyüklerinin dikkatini çekmek uğrunaysa 'okulda başarı' olarak gündelik hayatta uygulama alanı bulur. İşte bu dönemde de gerek çevresinin gerek büyüklerinin baskıcı tutumları yüzünden çocuklar ya o an ya da ilerleyen dönemlerde hüsrana uğrayabiliyor. Genelde özellikle ülkemizde okuldaki başarıya verilen aşırı önem yüzünden çocuk ondan iyi birilerini gördükçe ümitsizliğe ve artık her konuda başarısız olacakmış fikrine kapılıyor. Ve hiçbir şeyin sonunu getiremeyecekmiş gibi bir ''öğrenilmiş çaresizliğin'' içinde buluveriyor kendini. Bireyin bu tip bir genellemeye varması sonucunda ilgi, bilgi, güç ve yetenek zahiyatı patlak veriyor. 
         Bireyler böyle böyle ''Mükemmeliyetçiliğin tüketmişliği'' içinde kaybolup gidiyor. Eğer çocuk sahibi bir anne-baba iseniz çocuğunuza ''Kendi agletinde yaşamasını'' öğretin. Farkında olarak veya olmayarak bu durumu yaşıyor olabilirsiniz. Kendinizi bu konuda eksik hissedenlere yazımın farklı bir bakış açısı ve farkındalık kazandırması dileğiyle,
         Sevgiyle kalın. :)

Yorumlar

Popüler Yayınlar