GÜNEŞİN KARANLIK YÜZÜ
‘Mikroskop insana önemini gösterdi,
teleskop ise önemsizliğini…’ diyen düşünür mü daha parlaktır yoksa kuzeyi
gösterme şerefi bahşedilmiş kutup yıldızı mı?
Uzayın derin karanlığını ışıtan
milyarlarca yıldız aslında bizim güneşimiz parıldarken sükûta gömülmüş
olabilir. Tıpkı bizim o yıldızları güneşin parıltısından veya kara kara
bulutlardan dolayı göremeyişimizin o yıldızların ışığının yokluğuna delil
olmadığı gibi; daha parlak bir güneş tepeye çıktığında bizim güneşimizin de
ışığından bir şey kaybetmeyeceği aşikârdır. Ne de olsa en nihayetinde ‘Hiçbir güneş tek başına kâinatı
aydınlatamaz.’
Herkesin sizden daha zeki, daha
yetenekli, daha şanslı olduğunu, herkes sanki her an öğrenme ve gelişme aşkıyla
yanıp tutuşurken sizin kös kös oturduğunuzu düşündüğünüz zamanlar olabilir. Hatta
‘Victor Hugo beni görse Sefilleri baştan yazardı.’ diye iç geçirdiğiniz bile
oluyordur. J
Aslında önceki yazılarımda da
bahsettiğim gibi sürecin bu noktaya kadar olan kısmı gayet sağlıklı ve doğal.
Buraya kadar olan düşünceleriniz size bir eylemi yapmak için gerekli olan
enerjiyi sağlar, sizi o işi başarmaya yönelik güdüler. Fakat eğer
düşünceleriniz ‘Yeterince çabalamıyorum’, ‘Ben hiçbir işe yaramıyorum.’, ‘Çok
değersizim.’ gibi cümlelere dönüşüyorsa ciddi psikosomatik rahatsızlıklara
meyil verilmeye başlanabilir. Kendinize karşı olan özsaygınızı yitirmeye,
başarılarınızı kaybetmeye, iletişimlerinizde kopmalar yaşamaya, yalnızlaşmaya
yönelebilirsiniz. Ve hayata karşı kendinizi tamamlanmış hissetmeniz
zorlaşabilir.
En genel manada tanı koymak zor olsa da
bunu bir ‘Aşağılık Kompleksi’ olarak düşünebiliriz kanaatindeyim. Aşağılık
kompleksinin temel sebebi ‘Özgüven Eksikliğidir.’ Yaşamımız boyunca
özgüvenimizi sarsacak birçok olay tecrübe ederiz. O bakımdan özgüven
eksikliğinin nedenleri bir hayli çoktur. Özgüvenli biri olsanız dahi ufak bir
hata veya tepki o özgüveninizi yıkabilir veya özgüvensiz birisiyseniz üstüne
kafa yormadığınız müddetçe sebebini araştırmadan bir ömür boyu öyle
kalabilirsiniz. İşte bu yüzden özgüven eksikliğinin konumuzla alakalı olan
kısmına değinmek istiyorum.
‘Bir insan 7 yaşına kadar kamera
gibidir. O yaşına kadar kaydeder, sonrasında da tüm hayatı boyunca bunu
izletir.’ derler. Bu görüşe çok fazla katılmasam da (Freud amcam bana kızabilir
burada ama ...) yaşımız büyüdükçe öğrenmemizin güçleştiği bir gerçektir. Biz
küçüklüğümüzden bu yana hep bir kişilik oturtmaya çalışırız. İşte bu kişilik
oturtmada iyi, kötü, doğru, yanlış... artık ne yaşadıysak her şeyi kişiliğimize
katar ve en sonunda ‘Aynadaki Psikolojik Siluetimiz’ dediğim ‘Benlik Bütünlüğü’
olgusunu tamamlamaya başlarız. Bu benlik bütünlüğümüz büyük oranda aile, akraba,
arkadaş çevresi ve özellikle öğretmenler tarafından şekillendirilir. Bu
şekillendirme oluşurken çevre tarafından ‘sen yaparsın’ veya ‘sen yapamazsın’
cümleleri olarak iki şekilde etkileniriz. Eğer yapamayacağımız şeyler için ‘Sen
yaparsın’ gibi cümleler abartılıp üstümüzde bir baskı oluşursa, biz bunu
kaldıramayız ve Tükenmişlik Sendromuna gireriz. Veya yapabileceğimiz bir iş
hakkında ‘Sen Yapamazsın’ gibi cümlelerle bize öğrenilmiş çaresizlik tecrübe
ettirilirse de başarısız olabiliriz. Dolayısıyla özgüvenimiz bu iki durumda
yıpranabilir.
Konuyla alakalı bir diğer özgüven
eksikliğinin sebebi ise kendimizi kanıtlama ihtiyacımızın tatmin olmayışıdır.
Bebeklikten çıkarken kurduğumuz ‘Ben kendi yemeğimi yiyebilirim!’, ‘Yaaaa ben
kendim banyo yapçam! Bırak beniğğ!’ gibi cümlelerimizden tutun da ‘Üniversiteyi
kazanamazsam herkes bana salak gözüyle bakacak.’, ‘İş bulamazsam ben ev hanımı
mı olacağım?’ gibi cümlelerimize kadar her yaşımızda aslında biz kendimizi
insanlara kabul ettirip aidiyetimizi tatmin etmeye çalışırız. Ve eğer biz
mantıksız seçimler yaparak, cesaret göstermeyerek veya artık sebebi her ne ise…
Bir şekilde bu kanıtlama güdümüzü tatmin edemediğimizde özgüvenimiz sarsılmış
olur. Ve maalesef ülkemizde büyük bir çoğunluk mantıksız ve yüksek hedefler
koyarak kendini asla tatmin edemiyor. Veya kendi tatmin olsa dahi etrafı onun
bulunduğu statüden vs. tatmin olmadığı için onu huzursuz ediyor.
Hep Maslow’un kendini gerçekleştirme
kavramından bahsederiz. Ve biz belki de bu yüzden ‘Diğer insanların koyduğu
başarı kriterlerine’ göre çıkmaya çalışırız Maslow’un merdivenlerini… ‘Normalite’
nin (yani tüm insanların sanki ortak bir yargıya varırcasına oluşturup dikta
ettikleri kural ve normlar bütünü) kontrol hâkimiyeti üzerimizde belli bir
oranda olmalıdır. Eğer bu gereğinden biraz fazlalaşırsa artık hayatınızı
kendinizi değil diğer insanları gerçekleştirme adına yaşıyor hale gelirsiniz.
Yine hümanist olan Rogers kendini gerçekleştirmede
adeta diğer insanların haddini aşmamasına parmak basarcasına; kendini
gerçekleştirmeyi insanlarla sınırlamayıp bir çiçeğin dahi açarak kendini
gerçekleştirdiğini söyler. Dış motivasyonlar olmasın demiyorum elbette ama
unutmamak lazım ki dışsal motivasyonlar sadece içsel motivasyonları
tetikleyebildiği oranda işlevseldir.
Demem o ki, çevre tarafından
yıpratılmasına izin verdiğimiz özgüvenimiz ile çevreyi tatmin etmeye
çalışıyoruz. Haliyle yeterli özgüveni bulamıyoruz. Neticede; garip bir paradoks
içine düşüyoruz. Özetle; Küçük Prens’teki sarhoş gibi ‘İçki içmenin verdiği
utancı unutmak için içki içiyoruz, daha fazla para kazanmak için para
kazanıyoruz.’ Ama elbette bu uzun sürmüyor. Bedenimiz ve kafamız buna
dayanmıyor. Tüm savunma mekanizmalarını tek tek uyguluyor ancak başaramıyor. Ve
sonrasında ‘Kendine saldırma savunma mekanizmasını’ kullanıyor. Çaresizliği
oynayan bir mağdur haline giriyoruz. Her şeyden nefret edip hayata tutunmak
için bir sebep bulamıyoruz. Var olan tüm stresi atmak adına kendimizi suçluyor
hatta kendimize hakaret ediyoruz. Böylece kısa süreli bir rahatlama yaşıyoruz.
‘Evet haklısın da kardeşim biz ne
yapacağız şimdi?’ dediğinizi duyar gibiyim. J
Öncelikle, bunun sizin için bir problem
olduğunu düşünüyor musunuz bunu sorun kendinize. Eğer problemi problem olarak
kabul ediyorsanız, sorunun yarısını çözdünüz demektir.
Özgüveninizin neden eksik olduğu
hakkında içgörünüze bir danışın. Ve bunun için neler yapabileceğinizi
araştırın, gerekirse bir psikolojik danışman veya bir psikologdan yardım
istemekten çekinmeyin. (İlerleyen aylardaki yazılarımda özgüven için neler yapabileceğimiz
hakkında bir şeyler yazacağım)
Kendinizi dış dünyaya kanıtlamaya
çalışmayın. Bırakın işiniz yoksa olmasın. Siz sadece kendinizi geliştirin. Aç
değilsiniz, bir dil öğrenin. Alanınızın iş olanakları hakkında detaylıca
araştırma yapın sistem açıklarını yakalayın. Okulunuzu sadece siz okuyun.
Bölümünüzü seviyorsanız o işi siz yapacaksınız etrafınız değil. Bırakın sizin
için hiçbir işe yaramayacak desinler. Huzuru dışarda değil içerde arayın…
Kendinizi diğer insanlarla
kıyaslamaktan vazgeçin. Siz sizsiniz. Bir fil ağaca tırmanamaz veya bir maymun
ağacı kökünden yiyemez. Onların engelleri ile sizin engelleriniz aynı değil.
Sizin kat ettiğiniz yol çok daha uzun olabilir bunu kimse bilemez. Belki
dünyanın en iyi tenis oynayanı olabilirsiniz, kendinizi bir futbolcu ile
kıyaslayıp yetersiz hissetmekten ise raketi elinize almaktan korkmayın.
Yeteneklerinizi keşfedin. Hiçbir şey için geç değildir… Diğer insanlarla kıyaslama fikri gibi
sanal duygulardan arının gerçekçi olun.
Mükemmeliyetçilikten kurtulun. Gerçekçi
hedefler koyun ve onları yerine getirdiğinizde kendinizi şımartın. Her zaman ne
yapıp ne edebileceğinizi düşünün neleri yapamadığınızı değil. Dediğim gibi: ‘Hiçbir
güneş tek başına kâinatı aydınlatamaz.’
Olumsuz düşüncelere meyil vermek,
herkesi memnun etme fikrine kapılmak, değişmeyen statik bir fikir yapısı için
ısrarcı olmak ve cesaret edememek sizi başarısızlığa sevk edecektir. Bunlardan
kaçının. Günlük rutinlerinizde kendinize telkinler verin. Unutmayın, ‘umut başarıyı
garantilemez ama umutsuzluk başarısızlığı garantiler.’
Evrende milyarlarca yıldız vardı ve (en
azından bu yazıyı okuyabiliyorsanız) var olmaya devam edecek. Yıldızlar doğar
büyür, parlar ve kayarlar. Bir yıldızsanız kayıp birinin dileğine mazhar
olmadan önce kalkın ve harekete geçin. Ve unutmayın:
‘Kendi
ışığına güvenen başkasının parlamasından korkmaz.’
Victor Hugo
Farklı bir bakış açısı kazandırmak dileğiyle… J
Yorumlar
Yorum Gönder
Teşekkürler.. :)